GİRİŞ
Feminizm
sürekli kendini yenileme ve dönüştürme dinamiklerine oldukça kapısı açık bir
harekettir. Fakat bu dinamiklerin içinde alışılmışın dışında tartışma penceresi
açan daha çok trans feminizmdir. Bunun nedeni tartışma temelini genelde ikili
cinsiyet tanımından alan ve bunun üzerinden mücadelesini veya çalışmasını inşa
eden diğer feminist kollardır. Trans feminizm ise alışılagelmiş bu durumu bozmaktadır.
Bu durumun alevlenmesi ise 20. Yüzyılın ikinci yarısında Amerikan feminist
hareketteki trans feministlerin ses çıkarmasına tekabül etmektedir. Çünkü
feminist hareketin çoğu kolu kadın erkek- yani biyolojik cinsiyet denen durum-
üzerinden teori geliştirip sorunu buradan çözmeye çalışmaktadır ve bu ikilik
dışında kalan durumlar genelde gölgede kalmaktadır. Beden algısı, toplumsal
cinsiyet ve rolleri, eğitim, bunların yanında feminizmin tartıştığı
diğer-sağlık, üreme, kadına şiddet vs.-konular üzerinde de durmaktadır.
Öncelikle cinsiyet tanımlaması trans feminizmi diğer feminist kollardan ayıran
bir noktadır. Trans feminizme göre cinsiyet sadece kadın ve erkekten oluşmamaktadır.
Kişi kendini kadın, erkek, her ikisi birden ya da hiçbiri olarak
tanımlayabilir. Beden algısı konusunda ise trans bireyler kimlikleriyle
toplumsal cinsiyeti yeniden üretmenin aksine alışılagelmiş ezberi bozan bir
yerdedir. Çünkü toplumsal olarak tanımlanan erkek ve kadın bedeni durumlarıyla
örtüşmemektedir. Bunun nedeni ise karşıt özcülüğe yüklenen uzun vadeli
anlamlardır. Tamda buraya denk düşen Butler‘ ın şu görüşünü söylemeden
geçemeyeceğim: cinsellik ve cinsiyet sürekli olarak yeniden içselleştirilmesi
gereken performanslardır. Çünkü bunlar iktidarın belirli normlarıyla
belirlenmektedir ve iktidara göre değişir. Belki de bu yüzdendir ki bir
toplumda erkeksi olarak görülen hareket başka bir toplumda kadınsı olarak
görülür.
Şiddet konusunda ise trans kadınlar cistrans[1]
kadınlardan daha korumasız durumdadır. Kadın olduğu için ayrı, kimliğinden
ötürü ayrı bir şiddete maruz kalmaktadır. Sağlık ve üremeyle ilgili durumlarda
ise cistrans kadınlarla ortaklaşa sorunlar paylaşılmaktadır. Şöyle ki üreme
organı üzerindeki özgür irade, herhangi bir durumdan ötürü kullanılan ilaçlar
ve bu ilaçlara ulaşım kolaylığı/güvenilirliği gibi durumlar trans bireyler,
interseks[2]
bireyler ve cistrans kadınlar arasında ortak bir durumdur. Burada da yine
Butler’dan alınan itaatsizlik fenomeninden yola çıkarsak eğer yasa olması
gerektiği gibi değilse, olması gerektiği gibi olması için itaatsizlik ve
sorgulama olmalıdır.
Şimdi bu
değindiğimiz konuları biraz daha açalım.
Trans Feminist Manifesto
Emi Koyama bu manifesto ile trans
feminizm tanımı ve genel anlamda taleplerinden bahsetmektedir. Kendisi de
interseks trans kadın, feminist ve seks işçisidir. Emi trans bireyi doğumda
kendine atanan cinsiyetten kendini farklı ifade etme ve yaşama olarak tanımlamıştır.
Trans feminizmi ise, öncelikle özgürlüklerini doğal olarak tüm kadınların
özgürlüğüne bağlayan ve ötesinde gören harekettir. Bu hareket ayrıca diğer
queer[3]
bireylere, interseks bireylere, trans erkeklere, cistrans kadın/erkeklere ve
duygudaşlık kurabilen, kendi özgürlük mücadeleleri için trans kadınlarla
birlikte mücadele etmeyi önemseyen herkese açıktır. Bu bağlamda hareketin
manifestoda dile getirilen talepleri şöyledir:
1.Herkesin kendi kimliğini istediği gibi tanımlamaya ve
toplumdan buna saygı göstermesini beklemeye hakkı vardır.
2.Kendi bedeni üzerinde karar verme hakkı sadece kişiye
aittir.
3.Ataerkillikten ve toplumsal cinsiyetten kaçamayış kadınlar
üzerinde baskı yaratmaktadır.
4.Hiç kimse ‘gerçek ‘ feminist olarak atfedilmek için kararlarından
dolayı baskılanmamalıdır.
5.Trans feminizm tüm kadınları ataerkil ve toplumsal cinsiyet
kurallarını nasıl içselleştirildiğini ve davranışlarımızın küresel dolaşımdaki
anlamlarını incelemeye davet etmektedir.
6.Kişinin seçimini engelleyen veya daraltan sosyal ve politik
kurumlara karşı çıkmaktadır.
Trans Feminist
Manifesto’ dan aldığım küçük özette de belirtildiği üzere bu feminist hareket
daha geniş bir alanı kapsamaktadır. Hatta dar anlamda trans feminizm ile çok
kültürlükçü ve küresel feminizm arasında bir bağlantı da vardır. Her iki
harekette tanımını daha kapsamlı hale getirmeye çalışmakta ve kadıncıl
özcülükle mücadele etmektedirler. Yani kadınların yaşadıkları deneyim ayrı ayrı
ele alınmalı değerlendirilmeli ve tartışılmalıdır. Sadece beyaz heteroseksüel
kadınların ya da sadece siyah kadınların kendi yaşamlarındaki deneyimler mevcut
sorunların bir parçasıdır bütünü değil. Bu durumda bütün kadınlar için yapılan
genel bir tanım ve değerlendirme hareketi sekteye uğratacak ve bazı kesimleri (
lezbiyen, biseksüel, engelli vs. gibi daha birçok kadını )gölgesinde
bırakacaktır.
Karşıt Özcülüğün Yapısökümü
Cinsiyet özcülüğü yani organ üzerinden tanımlanan cinsiyet ayrımı
trans bireylerin fiziksel ve ruhsal cinsiyetiyle uyuşmayan olarak
tanımlanmasına yol açmıştır. Bu durumun en belirgin hali radikal feministlerin
toplumsal cinsiyeti alaşağı ederken fiziksel cinsiyet vardır fikrini yerine
bırakmalarıyla olmuştur. Böyle bir kalıntı haliyle trans feminizmde ayrı bir
problem teşkil etmektedir. Çünkü trans bireyler, tamda bu tanımın beraberinde
getirdiği beden algısı içinde yer edinememektedir. Şöyle ki bu fiziksel
cinsiyet, hissedilen cinsiyetin yapay olduğuna sirayet ederek trans
deneyimlerin gerçekliğini ikinci planda bırakmıştır. Bu durum ise bazı
durumlarda trans bireylerin tanıma göre kimliği ile görüntüsünü örtüştürmek
için yapılan işlemler de toplumsal ve politik faktörlerin baskısını
hissetmesine yol açmıştır. Diğer türlü genelde
trans kadınlar gey olarak görülmekte ve cinsiyet kimliği ile yönelim aynı
şeyler olarak algılanarak birbirine indirgenmektedir. Cinsiyet kimliği ve
cinsel yönelim birbirinden ayrı durumlardır. Kısa tanımıyla yönelim kimle olmak
istediğinizle alakalı, kimliğiniz ise kim olmak istediğinizle ve kim
olduğunuzla alakalıdır. Operasyon geçirmiş veya geçirmemiş trans bireylerin
ayrımı ve algılanış biçimi de hem yönelim açısından hem beden algısı açısından
sorunlara neden olmaktadır. Dahası trans bireylerin kendini toplumsal rollere
uygun hale getirmek için toplumsal rolleri pekiştirdiği bazı feminist
hareketler tarafından dile getirilmektedir. Bu da yine beden algısıyla ve
görünüşle alakalı bir durumdur ve aslında daha önce de belirttiğim gibi ezberi
bozan bir yerdedir. Tariflendiği gibi trans bireyler kadın bedenine el koymak
ya da sahiplenmek gibi bir konumda değillerdir. Sadece kendi bedenlerini ve
bulundukları konumu sahiplenmektedirler. Bu durum da toplumsal cinsiyet
anlayışına oldukça karşı ve yıkıcı bir yerdedir.
Erkek Ayrıcalığı Sorunu
Feminizmin mücadele alanı kadın ya da
kadınlık deneyimi yaşamış kişilere her yönüyle açıktır. Bu yaşanıldığı iddia
edilen kadınlık deneyimi daha çok trans kadınlar ve trans erkekleri konu
almaktadır. Trans erkekler bir müddet (zorunlu) kadınlık deneyimi geçirmiş
kişiler olarak feminizm içinde yer alabilmektedir. Mesela Amargi’ de ki Aligül
uzun müddetler Amargi’ de faaliyet yürütmüş ve lezbiyen olarak görülmüştür. Bir
kadın değil de erkek olduğunu açıkladığında daha önce çokta merak konusu
olmayan durumlar merak konusu olmuştur. Birinci konu lezbiyen ve biseksüel
kadınlar hareket içinde çokta merak uyandırmamakta ve görünür kılınmamaktadır.
Kadın olarak atfedilen birinin daha sonradan kadın olmadığı öğrenildiğinde ise
bir bocalama yaşanmaktadır. Bu bocalama tek taraflı değildir. Hem trans birey
için hem de bu durumu yeni öğrenenler için birlikte bir öğrenme eğitim gibidir.
Çünkü sadece kadınlara ait alanı işgal etmek gibi algılanabiliyor. Bunun nedeni
ise trans erkeklerin erkek ayrıcalığından yararlanmak için diğer kadınlara yüz
çevirdiği gibi bir yanılgıya düşülmesindendir. Ama zorunlu kadınlık
deneyiminden geçtikleri düşünüldüğü için feminizm içinde bir yere sahip
oldukları düşünülmektedir. Hatta bu durum sadece trans erkeklerde değil trans
kadınlarda da vardır. Trans kadınlar da hayatlarının bir döneminde zorunlu
erkeklik deneyiminden geçtiği ve erkek ayrıcalığından yararlandıkları için
feminist harekette ötelenebilmektedir. Bu durum kadınlara açık yerlerin (tuvaletler,
soyunma odaları, hamamlar vs. gibi)
trans bireylerin özellikle trans kadınların kullanımını kısıtlamaktadır.
Nedeni ise kendini trans kadın olarak belirtip kadınların arasına sızarak
rahatsızlık verebileceği düşünülen erkekler olduğu düşünülmesidir. Diğer nedeni
ise beden üzerinden yapılan kadın tanımında trans kadınların görünüşlerinden
rahatsız olunmasıdır. Bu lezbiyen ve biseksüel kadınların da rahatsızlık
verebileceği düşünülerek engellenmesi gibi bir durum kadar saçma olmaktadır.
Kadına Yönelik Şiddet
1970lerden beri feministler kadına yönelik
şiddeti kesinlikle münferit olaylar olarak değil tüm kadınları hükmü altına
almak için ataerkinin sistematik işlevi olarak tanımlamışlardır. Transfeminizm
birden fazla baskıdan muzdarip diğer kadınlar gibi trans kadınların da cistrans
kadın ayrıcalığına sahip olanlara oranla şiddete karşı daha korunmasız olduğu
gerçeğine dikkat çeker. Misojeninin[4] hakim
olduğu düzen içerisinde kadın olarak barınmak yeterince sorun teşkil ederken trans
kadınlar bu durumda çift şiddete uğramaktadırlar. Sanıldığı gibi erkek
ayrıcalığı yamakta değillerdir ve aile içi şiddet, istismar aileleri, eşleri,
sevgilileri veya partnerleri tarafından daha sık uygulanmaktadır. Anlaşılacağı
gibi şiddet sadece fiziksel olmamaktadır. Daha çok ruhsal şiddet ve arkasından
anlaşılamayan gibi görünen beden üzerinden maruz kalınan şiddet cistrans
kadınlara yönelik şiddetten derecesini biraz daha arttırmaktadır. Hatta bazı kesim tarafından erkeklik konumunu
bırakıp daha alt seviyede bir durumu seçmiş gibi göründüğü için de ayrı bir
şiddet ortaya çıkmaktadır. Halbuki anlaşılması gereken basittir trans
kadınlarda kadındır ve toplum buna saygı göstermek zorundadır. Her şey bu kadar
kolay olabilse yaşam alanı da daha huzurlu ve rahat olabilirdi ama neyse bu
daha ayrı bir kopmpleks konu şimdilik.
Sağlık
ve Üreme Seçimi[5]
Çocuk sahibi olamayacak olan trans kadınların üreme hakları hareketiyle
ilgilenmesi ironik görünebilir fakat trans feminizm kadınların seçme hakkıyla
trans kadınların özgürleşmesi arasında sıkı bağlar görür. Öncelikle, toplum
trans varlığını üreme organlarıyla uğraştığı için damgalar. Cinsiyet
organlarıyla oynamayan estetik ameliyatları cinsiyet geçişi ameliyatlarından
daha fazla gerçekleştirilmesine karşın hiçbiri aylarca psikiyatrik gözleme
tabii tutulmazlar. Kendi seçimleri üzerindeki bu histerinin bir bölümü üreme
organları üzerindeki özgür iradelerine karşı toplumun tabusu ile ateşlenir: kürtaj
olmak isteyen kadınlar gibi, bedenleri savaş alanları haline getirilir. Buna ek olarak, trans kadınların kullandığı
hormonlar cistrans kadınların kullandığı doğum kontrol ilaçları, ertesi gün
hapları ve hormon tedavisinde kullanılan ilaçların aynısını veya
aynı kimyasal birleşimleri kullanmaktadırlar. Trans kadınlar da östrojen
temelli ilaçların güvenliği, maliyet ve ulaşılabilirliği konularında cistrans
kadınlarla aynı endişeleri taşırlar.
Tabii ki üreme seçimi sadece doğum kontrol ve kürtaj olmayla ilgili
değil, mecburi kısırlaştırmaya karşı koymayla ve kürtaj olanağına ulaşamayan
kadınlarla da ilgilidir. Aynı şekilde trans feminizm interseks kişiler için
tavsiye edilenler de dahil olmak üzere hormon tedavisi ve cerrahi müdahaleyi ret
etme hakkı ve toplumun kişileri kendileri olarak kabul etmesi için mücadele
eder.
1980’lerde lezbiyenler üreme hakkı için çalışan kurumlardan amaçlarıyla
alakaları olmadıkları düşünülerek uzaklaştırıldılar. Seçme hakkı ne sadece
heteroseksüel konusu ne de cistrans konusudur, esasen kadınların kendi
bedenleriyle ne yapacaklarına karar verme hakkına sahip olmalarıyla ilgilidir. Bir
kadının hamileliği hakkında verdiği karara saygı göstermeyen toplum trans
bireylerin yaptırmak istediği cerrahi müdahaleler hakkındaki kararına da saygı
göstermeyecektir. Reçetesiz hormon kullanmaktan veya cinsiyet geçişi
ameliyatları için denizaşırı ülkelere gitmekten korkuluyorsa, yasal olmayan
kliniklerde kürtaj olmaktan korkan kadınlarla sorunları özdeşleştirebiliriz. İlaveten,
trans feminizm kadın sağlığı hareketinin deneyimlerini öğrenmeye ihtiyaç duyar.
Sadece kadınları ilgilendiren, göğüs kanseri gibi konulardaki araştırmalar
gökten zembille inmemiştir. Geçmişte tıp kurumunun kadın sağlığını ilgilendiren
konuları yeterli seviyede ele almadığı göz önünde bulundurarak trans feministler
güç sahiplerinin trans kadınların sağlığını ciddiyetle ele almasını bekleyemez.
İşte bu yüzden kadın sağlığı hareketinin içinde olmalı ve genişlemesini
sağlamalıdırlar.
Kadın sağlığı hareketindeki benzer deneyimler cinsiyet kimliğinin
hastalık olarak tanımlanması üzerindeki stratejik çelişkiyi çözer. Yıllardır,
trans bireyler tıbbi müdahaleler için önkoşul olan “cinsel kimlik bozukluğu”
tanımının hastalık olmaktan çıkarılmasını talep etmek ya da etmemek konusunda
kendi aralarında tartışıyorlar. Bir hastalık olarak tanımlanan “cinsel kimlik
bozukluğu” bazılarımızın gerekli cerrahi müdahaleleri yaptırmalarını sağlarken
aynı zamanda da b iradeyi reddediyor. Modern tıbbın feminist eleştirisinden
önce, eril merkezli düşünceye göre düzenlenen tıp kurumları tarafından dişi
bedenler “anormal” olarak görülmüş ve hamilelik, regl, menopoz gibi kadınların
sıradan deneyimlerini hastalık olarak tanımlamışlardır, kadın sağlığı hareketi tıp
kurumlarını bu deneyimlerin sıradan insan deneyimleri olarak kabul etmesi
yönünde zorlamıştır. Trans feminizm, transseksüelliğin bir hastalık veya
bozukluk değil, hamilelik gibi insana ait sıradan bir deneyim olduğunda ısrar
eder. Bu nedenle “cinsel kimlik bozukluğunu” hastalık tanımından çıkartırken
trans kişilerin tıbbi imkanlara ulaşımının kolaylaştırılmasını istemeleri diğer
talepler gibi olması gereken yerdedir.
Yoldaş
Söyleşiler
Bu bölümde trans bireylerin feminizm ve LGBTİ arasındaki bağıntı ile
ilgili görüşlerine yer vermek istiyorum.
Berfu Şeker: Berfu feminizmi bedenlerin
normatif cinsiyet ve cinsellik gibi iktidar araçlarıyla tahakküm altına
alınmasını sorunsallaştırması olarak tanımlıyor. LGBTİ hareketin ise feminist
hareketin tam göbeğinde yer aldığını söylüyor. Şu nedenle ki kendini
heteronormativenin dışında tanımlayan herkimse şiddete ve ötekiliğe maruz
kalıyor. LGBTİ hareketi feminizmin içindeki heteroseksist örgütlenmeleri de
engelleyecek ve mücadeleyi güçlendirecektir.
Yıldız Tar: Kavramsal sınırların özneler tarafından
çizildiğini bu nedenle feminizmde de LGBTİ bireylerin kendisinin feminist
hareketteki yerini belirleyeceğini belirtiyor. Feminist hareket içerisinde
hangi kadınların yer alacağı kadın denile durumun ne olduğunun farkına
varılması gerekiyor. Yani beden algısı üzerinden oluşan söylemlerin irdelenmesi
ve düzenlenmesi gerekiyor. Bu açıdan LGBTİ hareketinin feminizmde ki
konumunu ‘Sonsuz sayıda cinsiyet
ifadesinin var olabileceğini gösterip cinsiyet rollerini yerle bir etmeye
çalışanlar olarak, feminist hareketin bu dönüştürme çabasında büyük bir
müttefik olduğumuzu düşünüyorum.’ sözleriyle belirtiyor.
Şevval Kılıç: İlk feministlerin seks işçisi olduklarını
düşünüyor. Feminizmin kadın erkek eşitsizliğinden çıktığını daha sonra dalga
dalga başka talepleri olan sosyal anlamda teoriden pratiğe kendini dönüştüren
bir hareket olduğunu belirtiyor. Ataerkinin temel derdinin vajinayı-üremeyi-
kontrol altına almak olduğu ve vajinanın üreme dışındaki tüm faaliyetlerinin
desteklenmesi gerektiğini söylüyor.
Kaynakça
Rosemarie Putnam Tong, Feminist Düşünce, Gündoğan Yayınları,
2006
Trans Feminizm Nedir Tumblr sayfasındaki yazılar
Kaos GL Dergi, Dosya Transfobi, Mayıs-Haziran 2011, Sayı 118
Kaos GL Dergi, Dosya, Hastalıktan İdeolojiye Damgalamaya
Karşı Bedensel Direnişler, Eylül-Ekim 2012
Emi Koyama,
Trans Feminist Manifesto: http://eminism.org/readings/pdf-rdg/tfmanifesto.pdf
[1]Cistrans:
trans olmayan kadın.
[2]
İnterseks: interseks durumu, cinsiyet anatomisi olarak tipik kadın veya erkek
formlarına uymayan bireyler için kullanılan genel bir tanımdır.
[3] Queer: 1980’
lerin sonunda Foucault, Butler ve postyapısalcılıktan de etkilenerek ortaya
çıkmıştır. Kimliklerin ve diğer tanımların yeniden değerlendirilip sarsıldığı
eleştirel teoridir. (çok yüzeysel ve kısa bir açıklamaya yer vermek zorunda
kaldım burada çünkü queer teori dipnota sığmayacak kadar geniş ve sürekli
yenilenen bir teoridir. )
[4]
Misojeni: kadınfobi- kadın düşmanlığı -
[5] Bu bölüm
Trans Feminist Manifestodan birkaç değişiklik yapılarak alınmıştır.
Yorum ekle